PAB Mimarlık olarak Arkitera Mimarlık Merkezi’nin 15. yılı için tasarladığımız masaüstü organizer gündelik kullanımı sırasında fiziksel çevre ile ilgili bir farkındalık yaratmayı da hedefliyor.
Horror Vacui...
Nam-ı diğer… Boşluk korkusu
Latince’den dilimize boşluk korkusu olarak çevirebileceğimiz “Horror Vacui” terimi, sanat ürünlerindeki tüm yüzeyleri boğucu bir şekilde ve hiç boşluk bırakmadan detay ve süsle doldurmak anlamına geliyor. “Horror Vacui!” isimli masaüstü ürünü, bu kavramı günümüz kentlerinin şekillenişini ve planlama sorunlarını tanımlamak için ödünç alıyor.
Yaşadığımız kentlerde nadir de olsa kalmış olan boşluklar yerel yönetimler, siyasetçiler, yatırımcılar ve hatta plancılar ve mimarlar için boş kalmasından korkulan alanlar olarak mı görülüyor? Elimizde kalan bu son kentsel boşlukları yeni projelerle, parlak fikirlerle ve yükselen emsallerle doldurmaktan kendimizi alıkoyabilir miyiz? Kentlerin yoğun dokuları arasında kalan boş alanlar sadece nefes alma alanları olarak ayrı ve özel bir değer teşkil edemez mi?
Arkitera Mimarlık Merkezi’nin 15. yılı için tasarladığımız Horror Vacui yukarıda tanımlanan soruları hatırlatmayı hedefleyerek ele alındı. Arkitera’nın hediyesi olarak özel müşterilerine gönderdiği ürün aslında ofislerde masa üzerlerinde dağınık olarak görmeye alıştığımız kart, post-it, kalem, ataç gibi çeşitli kırtasiye ürünlerini derleyip toparlamaya yarıyor. Ancak bu derleme toparlama işlevini gerçekleştirmesini sağlayan biçimini ve oyuklarını kent planının kendisinden alıyor.
Bu amaçla Arkitera Mimarlık Merkezi’nin de kimi zaman dikkat çektiği üç farklı tartışmalı kentsel alan planı CNC cihazıyla 13x13x3(h) cm ve 10x18x3(h) cm boyutlarındaki masif ahşap bloklara kazındı. Her tasarımın hatırlatmak ve gündemde tutmak istediği kendi soruları var:
İstanbul’un en yoğun iş merkezi dokularından birine sahip Büyükdere Caddesi’nde kalan son kamu arazisinde (eski İETT arazisi) yeni bir ofis kulesi yerine, beyaz yakalıların öğle saatlerini geçirebilecekleri bölgenin nefes alan kamusal alanı kurgulanabilir mi?
Mimar Sinan tarafından tasarlanmış olan Piyale Paşa Camisi’nin bitişiğinde yer alan Piyale Paşa Bostanı, caminin geleneksel gelir kaynağı olarak, tarihi kimliğini modern dünyaya nasıl entegre edebilir?
İzmir Kültürpark’ta kentle bütünleşik, kent belleğinin en önemli parçalarından fuar fonksiyonu soyulursa, işleyen bir sosyal açık alan yerine tanımsız bir boşluğa ardından da yeni bir rant alanına dönüşme riski olabilir mi?
Comentarios